Ünlü arabeskçimizin de dediği gibi "Hatasız kul olmaz!" İnsan olan mutlaka hata yapar. Önemli olan yapılan hataları fark ettikten sonra erdemli bir şekilde özür dileyebilmektir.
Ben, uzun yıllardır Atatürk ve yakın tarih üzerinde çalışmaktayım; ancak uzman olduğum bu konularda geçtiğimiz günlerde bir hata yaptım; daha doğrusu bir konuyu yeterince araştırmadan bir tv programında (Kanal B- Bekleme Odası) dile getirdim. Bu durumun nedeni, Atatürk hakkında ileri sürülen iddianın beni çok heyecanlandırması ve dahası bendeki bazı belgelerin bu iddiayı kısmen doğrulamasıydı. Ancak heyecanlanmakta acele ettiğimi çok geçmeden anladım ve Havacılık Tarihi konusunda çalışan akademisyen Bülent Yılmazer‘in de uyarısıyla ortada bir şarlatanlığın olduğunu gördüm…
Her zaman gerçeğin ortaya çıkmasından yana bir tarihçi/yazar olarak şimdi bu şarlatanlığı belgeleriyle sizlerle paylaşmak istiyorum…
Meseleyi en baştan alalım:
OKTAN KELEŞ VE SIRLAR ODASI
Son zamanlarda, "İsa’nın kefeni, Musa’nın kılcı, Davud’un asası" diye "gücü özgürlüğünde" Habertürk’te yayınlanan (ve bir kaç ay önce "Atatürk konuşulması istenmiyor" denilerek benim program konuğu olamamın engellendiği) Öteki Gündem adlı programda sıkça gördüğümüz Oktan Keleş adlı bir araştırmacı var!
Oktan Keleş, Çinde’ki Piramitler konusundaki bazı iddialarıyla yine ilk kez "gücü özgürlüğünde" Habertürk gazetesinde Türkiye’nin gündemine gelmişti.
Habertürk’ün neredeyse kadrolu "tarihi sırlar araştırmacısı" olan Oktan Keleş, yasak Çin Piramitlerine girerek piramitlerin içinde fotoğraf çektiğini iddia etmiş ve piramitlerin içinde çektiğini iddia ettiği bu fotoğrafları kamuoyuna sunmuştu!. Ancak Çin Piramitleri konusunda çalışan ve bu konuyu anlatan “Köken” adlı bir kitaba sahip olan bir tarihçi olarak, Çin piramitlerinin içine girilmesinin neredeyse imkansız olduğunu bilmekteyim. Bu nedenle Sayın Keleş’in "piramitlerin içinde çektik" dediği fotoğrafların piramitlerin içinde değil, etrafındaki "mezar odalarında" çekilmiş olabileceğini düşünmekteyim… Ancak asıl mesele bu değil!
Asıl mesele Oktan Keleş’in son zamanlarda Onaltı Yıldız adlı internet sitesinde yayınladığı "ATATÜRK’ÜN ANKA HERON PROJESİ" adlı yazısıdır! (http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=188)
ANKA-HERON ALDATMACASI
Keleş, yazısında Türk Havacılık Tarihinden söz ederek Atatürk’le Abdülhamit arasında bir ilişki kurup, sözü Atatürk’ün 1922 yılındaki "Anka-Heron Projesine!" getirmiştir. Makalenin tamamı okunduğunda zorlama yorumlarla, II. Abdülhamit’le Atatürk arasında "sırlı" "gizli" bir ilişki kurulmaya çalışıldığı ve Atatürk’ün dehasının "mistik bir şekilde" açıklandığı görülecektir. Oktan Keleş, diğer yazılarında olduğu gibi burada da yeniden Büyük Osmanlı’ya gönderme yapmaya çalışmış ve bunu yaparken Abdülhamit’le Atatürk’ün benzer bir projeye kafa yorduklarını iddia ederek Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan bir sürekliliğin altını çizmek istemiştir. Bu tavır, ABD yapımı Yeni Osmanlı Projesi’ne meşruiyet kazandırmak için Atatürk’ü kullananların ortak tavrıdır. Yani, Keleş, Abdülhamit ve Atatürk’ü "ortak hedefte" birleştirerek saçma sapan "mistik" bağlantılarla Yeni Osmanlıcılığa meşruiyet kazandırmak istemiştir.
Keleş, yazısında Atatürk’ün 1922 yılında Anka Projesi diye bir "insansız hava aracı" HERON projesi geliştirdiğini ve bu projenin üzerine "kripto şifreleri" gizlediğini belirtmiş ve bugün TAI’nin Atatürk’ün mirasını yerine getirerek ANKA-HERON insansız hava aracını, üstelik Atatürk’ün "kripto şifreleriyle" ürettiğini iddia etmiştir!
Keleş bu iddiasına kanıt olarak da 1922’de bu projenin resimlerinin Atatürk’ün imzasıyla bir "Kripto Mecmuada" yayınlandığını belirtmiştir.
Keleş’in iddilarına cevap vermeden önce (başlangıçta benim de buna inanmamı sağlayan) Atatürk’ün bilinmeyen bazı projelerinden söz etmek istiyorum:
ATATÜRK’ÜN ŞAŞIRTAN PROJELERİ
Yüzyılın yetiştirdiği en önemli dahilerden biri olan Atatürk,
Dinde Öze Dönüş Projesi,
Güneş Dİl Teorisi (Projesi),
Türk Tarihi Tezi (Projesi)
İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi,
Sosyal Fabrika Projesi (Nazilli Sümerbank)
Yerli malı uçak projesi
gibi birçok proje geliştirmiş, bilim insanlarını, mühendisleri bu projeler üzerinde çalışmaya yöneltmiş ve bu projelerden bazıları düşünceden uygulamaya geçirilmiştir.
İSTİKBAL GÖKLERDEDİR
Atatürk, dil ve tarih dışında özellikle havacılığa çok büyük bir önem vermiş, nitekim Atatürk döneminde Türk-Alman işbirliğiyle Türkiye’de uçak ve motor fabrikaları kurulmuş ve Türkiye kendi uçağını kendisi üreten sayılı ülkelerden biri haline gelmiştir." İstikbal göklerdedir" diyen Atatürk’ün gelecek nesillerden en önemli isteklerinden biri "Havacılık ve Uzay" sanayi konularında Türkiye’yi ileri taşımalarıdır.
Ancak Atatürk’ün ölümünden sonra, özellikle 1950 sonrasında, kendi uçağını kendi yapan, Türkiye, ABD istekleri doğrultusunda uçak üretmekten vazgeçerek uçak satın alan bir ülke haline getirilmiştir.
Bu gerçekleri ortaya koyduktan sonra gelelim Oktan Keleş’in "Anka-Heron" iddiasına:
OKTAN KELEŞ’İN ÇARPITMALARI
Keleş’in “Onaltı Yıldız” adlı sitesinde "Atatürk ‘ün Anka-Heron Projesi" adıyla kaleme aldığı yazısında 1922 yılında bir "kripto mecmuada" yayınlandığını ifade ederek sunduğu resimler "Resimli Kitab" adındaki Osmanlıca yayının, Haziran-Temmuz 1329 (1913) tarihli sayısında 73-76 sayfalar arasından alınmadır. (73ncü sayfanın aslı ekte sunulmuştur.)
Resimli Kitab yayınlandığı günlerin gözde genel kültür yayınlarından biridir, halkın satın almasına açık bir yayındır. Gizlilik dereceli, askere özel bir yayın değildir; nüshaları ortadan kaldırılmış da değildir, sahaflarda halen bulunabildiği gibi birçok kütüphanede de mevcuttur. Resimli Kitab’da yayınlanan resmin üzerinde, sonradan uydurulmuş saçma sapan işaretlerden (10, K, T, 001, ay-yıldız, vb.) hiçbiri yoktur. Bu işaretler, malesef, "gücü özgürlüğünde" Habertürk’ün sürekli konuğu Oktan Keleş tarafından kondurulmuştur.
Ne hikmetse; içeriği gizli veya şifrelenmiş olması gereken “kripto bir mecmuada” yayınlanan resimlerin altındaki Osmanlıca metinler gayet açık biçimde yazılmıştır. İçeriğinin gizli olması gereken kripto mecmuada, resim alt yazılarında fotoğrafı kimin çektiği bile adı açıkça yazılarak ifşa edilmiş! Zaten söz konusu fotoğraflar 1922 yılından çok daha önce ve halka açık olan Osmanlıca yayınlarda basılmış fotoğraflardır, hiçbir gizlilikleri yoktur.
Üzerinde “Anka” bağlantılı bazı işaretler olduğu söylenen resim daha önceden Osmanlıca "Şehbal" isimli derginin 15 Mayıs 1328 (28 Mayıs 1912) tarihli sayısında da yayınlanmıştır. Şehbal dergisinde yayınlanan resim ek’te sunulmuştur. Altında özetle; “Bundan kırk sene sonraki semavat (gökler)” yazılıdır.
Orijinal hali yabancı bir dergiden alınarak Şehbal dergisinde yayınlanan resmin üzerinde de, sonradan uydurulmuş saçma sapan işaretlerden (10, K, T, 001, ay-yıldız, vb.) hiçbiri yoktur. Havada asılı duran balonlar (orijinal resimde 4 tane vardır), 40 yıl sonra hava araçlarına yol gösterecek işaret sistemi olarak resmi çizen yabancı ressamın hayal gücünün ürünüdür. Orijinal resimde balon üzerinde “4.2.32.AL” yazmaktadır. Bu resmi "8220;Heron-Anka” palavrasına bağlamak isteyen Sayın Keleş, “4” rakamından sonraki “nokta”yı görmezden gelmiş ve konuyu 42nci Alay’a bağlamak için resmen belgeyi çarpıtmıştır.
Tabii ki; orijinal resim üzerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası da yoktur.
Evet, Mustafa Kemal Atatürk, havacalık çalışmalarına önem verilmesi, Türkiye’nin kendi uçağını kendi yapması için gerçekten de bir vasiyette bulunmuştur ve bu vasiyetini takip etmek için de gerçekten "Kemal" adının baş harfi olan "K" yazmıştır; ama o "K", Oktan Keleş’in uydurduğu gibi "Kripto Mecmuadaki" o resmin üzerinde değil bir defter sayfasının üzerindedir.
İşte Atatürk’ün o vasiyeti:
ŞİMDİLİK BİR (K) HARFİ YETERLİDİR
"Atatürk havacılığın her dalı ile yakından ilgileniyordu; çalışma ve aşamaları yerinde izlemekteydi. Devlet Hava Yolları’nın 1953-1954 yıllarında genel müdür olan, Afyon Milletvekili Bay Rıza Çerçel, !Atatürk ve Hava Yollarımız! adlı yazısında bir anısından söz eder: Atatürk, bir yaz gününde Devlet Hava Yolları Ankara Tayyare Meydanı’nı ziyarete gelmişti. Çevresi tepelerle çevrilmiş ıssız bir kır, bu kırın kuytu bir köşesinde, sanki kır bekçisi için yapılmış gibi mütevazi bir kulübe, kenarları vahşi otlar ve sazlarla sarmaş dolaş olmuş iki kambur pist, kömür cürufunun çamurları üzerine serpilmesi ile vücutlanmış bir uçuş yolu. işte o günkü hava alanının varı yoğu bu kadardı.
O’na, alan binası önünde hasır bir koltuk getirmiş; etrafını çevrelemiş; yakın bir gelecekte yapılacak işleri, alınacak uçakları, kurulacak tesisleri uzun uzun anlatmıştık. Atatürk sadece dinliyordu. Bu dinleyişte tunçtan bir heykel sabrı vardı. Nihayet bu mutlu ziyaretin değerli anısını sonsuzlaştırmak için kendisinden bir imzasını rica etmiştik. Uzatılan defteri ve kalemi aldı. Düşünüyordu. Gözleri karşıki ıssız tepelerle, bunların çevrelediği alan boşluğunda bir şeyler arıyor gibiydi, isteksiz bir edâ ile başını önüne eğdi. Elindeki kalemin, kâğıt üzerine mıhlanmış gibi bir hali vardı. Nihayet kalem işler gibi oldu ve kâğıt üzerinde Kemal’in baş harfi olan tek bir K harfi belirdi. Fakat hepsi bu kadardı. Büyük insan atacağı Kemal Atatürk imzasının baş harfi olan K harfini yazdıktan sonra defteri ve kalemi geri verirken: “—Şimdilik bir K harfi yeterlidir. Bana vaad ettiğiniz işler yapılıp bitirildikten sonra imzamın geri kalan kısmını tamamlarım” demişlerdi.
(http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=1020 )
Atatürk, çağını aşmış bir dehadır. Onun yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları objektif bir şekilde ortaya konulduğunda onun karşısında saygıyla eğilmeyecek tek bir Allah’ın kulu bile yoktur. Ancak Atatürk’ün "dehasını" göstermek için onu "abartmaya", "çarpıtmaya" da gerek yoktur… Hele kişisel veya siyasal amaçlar için Atatürk’ü kullanmak, en az dini kullanmak kadar iğrenç bir davranıştır.
"Gücü Özgürlüğünde" Habertürrk’ün, asırlık çınar usta gazeteci Bekir Coşkun’un muhalif yazılarına tahammül edemezken, kamuoyunu yanıltan Oktan Keleş’e kapılarını ardına kadar açması da çok düşündürücüdür!
Oktan Keleş’in bu uydurmasını, yeterince araştırmadan bir tv programında gündeme getirdiğim için tekrar özür diliyor, bu konuda beni uyaran Doç Dr. Bülent Yılmazer’e teşekkür ediyor, gerçeğin yolundan asla ayrılmayacağım konusunda tüm okuyucularıma söz veriyorum….
Şehbal dergisindeki Orjinal resim
Şehbal dergisindeki Orjinal resim
OKTAN KELEŞ’İN üzerinde oynadığı, işaretler koyduğu resim.
OKTAN KELEŞ’in fotoşoplu resmi…
Resimli Kitab, s.73, orjinal resim
Sinan Meydan