Tarihimiz boyunca Müslüman bir topluluk olarak birlik ve beraberliğin hâkim olduğu yıllarda havacılık tarihimizde nice ilklere damgamızı vurmuşuz. Yine tarihimiz boyunca ne yazık ki dış mihraklarla işbirliği içinde olup güçlü olma niyetiyle heveslenen iç mihrakların da efsunlu sözlerine itibar edip havacılık tarihimizde yüzlerce yıl telafisi mümkün olmayan kara bir lekenin başlamasına hüküm vermişiz. Yani demem o dur ki, yüce Türk Milletimizin havacılıktaki geleceği ve kaderi yüzyıllar önce İstikbali Göklerde göremeyenlerin kibirleri nedeniyle engellenmiştir ve bu yüce Türk Milletimizin göklerde de olacak hâkimiyetine o günden bugünümüze kara bir leke olarak geçmiş ve tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır.
Uzaktan yakından havacılık ile ilgilenen kime sorarsanız 1900 Yıllarda ilk uçuş denemesi yapan ve 17 Aralık 1903’te ilk defa uçakla gerçekleştirilen ilk insanlı uçuşu gerçekleştiren Wright Kardeşleri bilir. Fakat yine ne yazıktır ki Wright Kardeşlerden 900 yıl önce yaşamış Farab’lı Kazak Müslüman yazar ve sözlük bilimi uzmanı İsmail bin Hammad el Cevheri’yi (10. Yüzyıl) pek bilmezler.
Peki, İsmail bin Hammad el Cevheri Kimdir?
İsmail bin Hammad el Cevheri Dünya da ilk uçuş denemesi yapan ve ilk uçuş denemesini yapmak için de kendi imal ettiği tahta kanatları iki koluna bağlayarak bir camiinin damına çıkmış. Orada toplanan halka: “Ey ahali benim yaptığım buluşu şimdiye kadar kimse yapmamıştır. Sizin gözlerinizin önünde şimdi uçacağım. Dünyada yapılacak en mühim şey göklere uçmaktadır. Ben de onu yapacağım” diyerek atladı. Fakat bir müddet uçtuktan sonra düşerek hayatını kaybetti. Bunlar tarihimizi sorgulama açısından son derece düşündürücü, aşağıda yazdıklarım ise havacılık tarihimiz açısından üzücü, endişe verici vahim gelişmelerdir.
Ve Osmanlı’da yaşamış Müslüman Türk Bilgini Hezârfen Ahmed Çelebi: Müslüman Türk âlimi İsmail bin Hammad el Cevheri’den ilham almıştır ve Okmeydanı’nda deneyler yapmıştır. Ayrıca, Leonardo Da Vinci‘nin uçma konusundaki çalışmalarında kendinden çok önce bu konuda deneyler yapan İsmail Cevheri’den ilham aldığı iddia edilmektedir. Buraya kadar her şey yolunda, bundan sonrası maalesef bu tür olaylarla neticelenmiş vahim ve üzücü olaylarla günümüze kadar vuku bulmuştur ve havacılık tarihimiz ardı ardına gelişen içler açıcı olaylar ile hep cereyan etmiştir.
Kuşkanatlarına benzer bir araçla Galata Kulesinden İstanbul Boğazını geçerek, Üsküdar’a indiği varsayılan Hezârfen, 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan IV. Murat zamanında, Kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insan olmuştur. Bir bakın sonu nasıl olmuş..!!
Bu olay Osmanlı Devleti’nde ve Avrupa’da büyük yankı buldu ve IV. Murat Evliya Çelebi’ye göre Hezârfen’i “bir kese de altınla” sevindirmiş, ancak bu derece bilgili ve becerikli birisinin tehlikeli olabileceğini düşünüp, “Bu adem pek havf edilecek bir ademdir, her ne murad ederse elinden gelir, böyle kimselerin bakaası caiz değil” diyerek onu Cezayir’e sürgün etmiştir. Pes yani..!! Bu olay karşısında şimdi içiniz CIZ ediyordur eminim. Diğer olaylarla da kıyaslarsanız belki de bunlar devede kulak dersiniz.
Ve Türk Havacılık Tarihinin en önemli altın iki kişisi: Türk Pilot – Mühendis Vecihi Hürkuş (6 Ocak 1896, İstanbul – 16 Temmuz 1969) ve Cumhuriyet döneminin sayılı zenginleri arasına girmiş ve hayırseverliği ile tanınmış bir iş adamı – Siyasetçi Nuri Demirağ (1886; Sivas – 13 Kasım 1957, İstanbul), Özellikle havacılık sanayisinde başarıları ile anılır.
Bu altın iki isim ülkesine faydalı olmak için, ay yıldızlı bayraklarını gökyüzünde temsil etmek için resmen havacılığa hayatlarını adadılar. Fakat yine ne yazıktır ki sürekli engellemelere maruz kaldılar. Baştan sona başarı dolu, havacılığa adanan bu hayatlar neden sürekli engellemelerle karşılaştı? Türk Havacılık tarihinde harika işler yapan, ilklere imza atan bu insanlara neden men cezaları verildi?
Aslında her açıyla havacılık tarihimiz başarılarla dolu. Ama sürekli engellemeler ve bazı şahsi sebeplerden ötürü havacılık tarihimizdeki başarılar, çok üzülerek belirtmek isterim ki kara bir leke olarak tarihimizin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Bu yazımda sizlerin de havacılık tarihimizi araştırmanız ve çok sıkıcı olmaması açısından çok fazla detaya girmeyeceğim.
Vecihi Hürkuş : I. Dünya Savaşı’na katıldı ve bir Rus uçağını indirmiştir. Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir. Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. İzmir (Gaziemir – Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur. 1923’te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder.
28 Ocak 1925’de “VECİHİ K-VI”adını verdiği uçağını uçurur. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. Vecihi Hürkuş’un ödül beklerken ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır.
1930’da Kadıköy’de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECİHİ XIV’ü inşa etti. İlk uçuşunu 27 Eylül 1930’da Kadıköy Fikirtepe’de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Bu uçuştan sonra VECİHİ XIV ile önce Yeşilköy’e, sonra Ankara’ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930’da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” Bitti mi? Hayır bitmedi!
1932’de Vecihi Sivil Tayyare Mektebi isimli ilk Türk Sivil Havacılık Okulu’nu açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir. İlk sivil uçağımız VECİHİ XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECİHİ XV, 160 beygirlik Mercedes uçak motorlu deniz kızağı VECİHİ SK-X üretilmiştir. Nuri Demirağ, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933’te Vecihi Hürkuş tarafından NURİ BEY adı verilen VECİHİ XVI kabin uçağı yapılmıştır.
Havacılığa gönül veren Vecihi Hürkuş da sadece Türk havacılık tarihinin değil, belki de tüm Türkiye tarihinin en ilginç simalarından birisiydi.
Nuri Demirağ: Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Demirağ” soyadı verilmiştir. 1936 yılında devletin ilk uçak fabrikasına kurma girişimine başladı. Deneme uçuşlarını yapabilmek için Yeşilköy’deki Elmaspaşa Çiftliği’ni satın aldı ve üzerinde büyük bir uçuş sahası, hangarlar ve uçak tamir atöleysi yaptırdı. Uçuş sahası, Avrupa’nın en büyük havalimanı olan Amsterdam Havalimanı büyüklüğünde İdi. Bu alan, günümüzde Uluslararası İstanbul Atatürk Havalimanı olarak kullanılır. Pistin bulunduğu arazide Gök Okulu kuruldu. Okul, 1943 yılında kadar 290 pilot yetiştirdi.
1936’da ilk tek motorlu uçak üretildi ve Nu.D-36 adı verildi. 1938’de Nu.D-38 adlı çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yapıldı. NuD-38, 1944 yılında dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı. İlk uçak siparişini 1938 yılında Türk Hava Kurumu (THK) verdi.
Demirağ, havacılık alanında çalışmalarına 1939’da Türkiye’nin ilk yerli paraşüt üretimini gerçekleştirerek devam etti. 1941’de tamamen Türk yapımı ilk uçak İstanbul’dan Divriği’ye uçtu. THK tarafından sipariş edilen 65 planör kısa sürede teslim edildikten sonra; NuD-36 adlı 24 eğitim uçağı tamamlanmış, deneme uçuşları İstanbul’da gerçekleşmişti.
THK’nın siparişi için test uçuşu yapılması talep edilmiştir. Selahatin Reşit Alan, 1938’de Nu.D-36 uçağıyla iniş yaparken, pistte açılan hendeği görmez ve bu kazada vefat eder. Bu kazadan sonra THK siparişi iptal etti. Nuri Demirağ, mahkemeye verdiği THK ile yıllar süren bir mahkeme sürecine girdi. Mahkeme THK lehine sonuçlandı. Ayrıca uçakların yurtdışına satılamaması için bir de kanun çıkartılır. Bu yüzden sipariş alamayan fabrika 1944 yılında kapanır.
İspanya, İran ve Irak’tan alınan siparişler engellendi; elde kalan uçaklar hurdacıya satıldı. Nuri Demirağ’ın davayı kaybettikten sonra hükümet üyeleri ve cumhurbaşkanına mektuplar yazarak yanlışlığın düzeltilmesi için yaptığı girişimler başarısız oldu; fabrika tekrar açılamadı.
Türkiye 1930’lu yıllarda uçak üretimi yapıyordu. Hatta en iyi yolcu uçağı sınıfında ödülü de Nuri Demirağ’ın ürettiği 22 kişilik bir uçak almıştı. Ki o yıllarda Boeing firması da o ödülün verildiği kategoride uçaklar üretiyordu.
-Peki sonra ne oldu? Evet, ne oldu da! Başarılarla dolu ve teknolojik anlamda en ileri olan havacılık sektörümüz kara bir leke ile anılır oldu. Neler oldu ki yıl 2014 halen toparlanma telaşındayız.
Başarılarıyla Dünya havacılık tarihine ve Türk havacılık tarihine altın isimlerini yazmayı başaran ve tüm ömürlerini bu yolda feda eden insanlarımızı bir kez daha yâd ediyor ve mekânları cennet, ruhları şad olsun diyorum.
Bundan ötürü İstanbul’da yeni yapılacak 3.havalimanına havacılık tarihimize başarılarıla ışık tutan, Türk havacılık tarihinin en üretken, girişimci kişilerinden olan ve Ankara’da 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi’nde gözlerini hayata yuman ‘’Vecihi Hürkuş’’ adının verilmesini temenni ediyorum.
Haftaya tekrar görüşmek dileğiyle, hoşça kalın.
Saygılarımla…