Çağrı Merkezlerinde çok ağır koşullarda çalışıyorlar. Filtreli ve renkli camların arkasında gece ve gündüzü hissetmeyen ortamlarda kalıyorlar. Bir günde yaptıkları satıştan daha az ücret alıyorlar.
Sürekli konuşmaktan ses tellerini kaybediyorlar. Tuvalete ancak izin alarak gidebiliyorlar. Sürekli denetleniyorlar. Sigara ve yemek molaları dahi saniyelerle hesaplanıyor.
Çağrı Merkezleri denilince aklınıza ne gelir. ‘İyi günler ben …., nasıl yardımcı olabilirim’ diyen bir ses değil mi? Peki onları nasıl tahayyül edersiniz. ‘Oturdukları yerde para kazanıyorlar’ şeklinde mi? ‘Büyük banka, finans ve şirketlerde çalıştıklarına göre kariyer sahibi insanlar’ olarak mı?
Eğer öyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü saatlerce konuşan, hatta en önemli gereksinimlerine bile sınırlı vakit ayıran, çoğunluğu gençlerden oluşan Çağrı merkezi elemanlarının işleri zor, dertleri büyük. Önce çalıştıkları mekanları ve çalışma koşullarını tasvir edelim. Masalardan ve insanlardan oluşan uzun koridorlar, büyük bir uğultu ve basık bir tavan. Kimse kimseyi görmüyor ve duymuyor. Kulaklar pür dikkat telefonun diğer ucundaki sese odaklanmış, eller motor hızıyla çalışıyor, gözler bilgisayara kilitli ve çeneler oynuyor hiç durmadan. Hepsi birbirine benzeyen konuşmalar, konuşmalar, konuşmalar…
Koşulları çok ağır
Şimdi de bir de bu sektörde istihdam edilenlerin koşullarına göz atalım. Türkiye genelinde çağrı merkezlerinde toplam 40 bin kişi istihdam ediliyor. Ancak bu sektörde istihdam edilenler angarya sayılacak koşullarda ekmek kazanabiliyorlar. Örneğin filtre camların arkasında gece ve gündüzü hissetmeyen ortamlarda kalıyorlar, telefonda bir günde yaptıkları satıştan daha az ücret alıyorlar, sürekli konuşmaktan ses tellerini kaybediyorlar. Sürekli denetime tabiler. Sigara ve yemek molaları dahi saniye hesabına tabi. Tuvalete ancak izin alarak gidebiliyorlar. Mevcut çalışma ortamının iyileştirilmesini talep edenler işten çıkarılıyorlar.
Dernek kurdular
İşte bu ağır koşulların değişmesi gerektiğini düşünen bir grup çağrı merkezi çalışanı, geçtiğimiz günlerde Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği çatısı altında bir araya geldi.
Dernek aracılığıyla çağrı merkezi çalışanlarıyla irtibat kurup ortak bir direnişin ve örgütlenmenin yollarını arıyorlar. Dernek, kuruluşunu şu şekilde açıklıyor: ‘Bizler çağrı merkezi çalışanlarıyız! Sürekli olarak sömürüye maruz kalan; herkes kadar çalışan; yaptığı iş, iş gibi görülmeyen; kariyer masalları anlatılan; tuvalete giderken izin almak zorunda kalan; sigara içerken saniyeleri hesaplayan; çay içebilmek için yemeğini bütün halde yutan; yoğunluktan dolayı öğlen yemekleri iptal olan; firmayla sorun yaşanıldığında aranıp bağırılan; ağzından çıkan her sözün kaydedildiği; yıllık izinleri ertelenen; işe başlama, molaya çıkma, yemeğe gitme zamanları kaydedilen; ve geç gelinen 1 dakikanın maaşından kesildiği; kulağında kulaklıkla 2 metre karenin dışına çıkamayan; ayağa kalkamayan, yanındaki ile sohbet edemeyen; genç, üniversite öğrencisi, yeni mezun; çağrı merkezinde 3 yılı doldurduğunda deli gözüyle bakılan, bazen delirmenin gerçekten sınırına gelen; sesini çıkaramayan, örgütlenemeyen, bir araya getirtilmeyen; belki de sizin de onlarca defa konuştuğunuz, hayatlarınıza bir telefon kadar yakın, ama çok uzağınızda…
Bizler daha iyi şartlarda çalışmak, emeğimizin karşılığını almak istiyoruz! Örgütlenmek, bir araya gelmek, sesimizi yükseltmek istiyoruz! Tüm haksız uygulamaların kaldırılmasını istiyoruz! Bizler bilinmek, tanınmak, haberdar olunmak istiyoruz!’
Asgari ücretle geçiniyorlar
Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Yürür, kısa bir süre önce kurulan derneklerine ilginin giderek arttığını söylüyor. Yürür, derneğe ilginin artmasının çağrı merkezlerinde çalışan kişilerin yaşadığı proplemlerden kaynaklandığını söylüyor. Çağrı merkezlerinde çalışan personelin boyun, kas, bel ağrıları, ses telleri ve işitme problemleri gibi sağlık proplemleri yaşadıklarını, stresli çalışma ortamı yüzünden bir personelin en fazla iki yıl çalışabildiğini, mola sürelerinin sınırlı olduğunu belirtiyor. Taşeron çalışan firmalarda bu sorunların daha da ağırlaştığını vurgulayan Yürür, çağrı merkezlerinde çalışan kişilerin sanıldığı gibi yüksek paralar almadığını söylüyor. Yürür, ‘Sektör genelinde ağırlıklı olarak asgari ücret ödeniyor. Kimisinde prim oluyor, kimisinde satış başına ek gelir. Öyle sanıldığı gibi iyi paralar alınmıyor’ diyor.
Çağrı merkezi çalışanlarının talepleri
‘Örgütlenme anayasal bir hak olarak var ama çalışanlar örgütlenemiyorlar’ diye konuşan Deniz Yürür, dernek olarak şu taleplerde bulunduklarını dile getiriyor: ‘Önceliğimiz iş saatlerine uyulması, mola sürelerinin uzatılması. Ayrıca çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini de söylüyoruz. Arkadaşlarımız çok gürültü ortamlarda çalışıyorlar. Bu da ister istemez pek çok sağlık problemleri ve strese yol açıyor. Örneğin kabinler arasında ses yalıtımı sağlayan araç-gereçler var. Keza iyi kulaklık sistemleri var. Avrupadaki çağrı merkezlerinde bunlar kullanılıyor. Ama ordaki araç gereçler bizde yok. Bizim firmalar işine geleni alıyorlar. Bu da sorunlara çözüm getirmiyor.’
ANF
Çağrı Merkezleri denilince aklınıza ne gelir. ‘İyi günler ben …., nasıl yardımcı olabilirim’ diyen bir ses değil mi? Peki onları nasıl tahayyül edersiniz. ‘Oturdukları yerde para kazanıyorlar’ şeklinde mi? ‘Büyük banka, finans ve şirketlerde çalıştıklarına göre kariyer sahibi insanlar’ olarak mı?
Eğer öyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü saatlerce konuşan, hatta en önemli gereksinimlerine bile sınırlı vakit ayıran, çoğunluğu gençlerden oluşan Çağrı merkezi elemanlarının işleri zor, dertleri büyük. Önce çalıştıkları mekanları ve çalışma koşullarını tasvir edelim. Masalardan ve insanlardan oluşan uzun koridorlar, büyük bir uğultu ve basık bir tavan. Kimse kimseyi görmüyor ve duymuyor. Kulaklar pür dikkat telefonun diğer ucundaki sese odaklanmış, eller motor hızıyla çalışıyor, gözler bilgisayara kilitli ve çeneler oynuyor hiç durmadan. Hepsi birbirine benzeyen konuşmalar, konuşmalar, konuşmalar…
Koşulları çok ağır
Şimdi de bir de bu sektörde istihdam edilenlerin koşullarına göz atalım. Türkiye genelinde çağrı merkezlerinde toplam 40 bin kişi istihdam ediliyor. Ancak bu sektörde istihdam edilenler angarya sayılacak koşullarda ekmek kazanabiliyorlar. Örneğin filtre camların arkasında gece ve gündüzü hissetmeyen ortamlarda kalıyorlar, telefonda bir günde yaptıkları satıştan daha az ücret alıyorlar, sürekli konuşmaktan ses tellerini kaybediyorlar. Sürekli denetime tabiler. Sigara ve yemek molaları dahi saniye hesabına tabi. Tuvalete ancak izin alarak gidebiliyorlar. Mevcut çalışma ortamının iyileştirilmesini talep edenler işten çıkarılıyorlar.
Dernek kurdular
İşte bu ağır koşulların değişmesi gerektiğini düşünen bir grup çağrı merkezi çalışanı, geçtiğimiz günlerde Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği çatısı altında bir araya geldi.
Dernek aracılığıyla çağrı merkezi çalışanlarıyla irtibat kurup ortak bir direnişin ve örgütlenmenin yollarını arıyorlar. Dernek, kuruluşunu şu şekilde açıklıyor: ‘Bizler çağrı merkezi çalışanlarıyız! Sürekli olarak sömürüye maruz kalan; herkes kadar çalışan; yaptığı iş, iş gibi görülmeyen; kariyer masalları anlatılan; tuvalete giderken izin almak zorunda kalan; sigara içerken saniyeleri hesaplayan; çay içebilmek için yemeğini bütün halde yutan; yoğunluktan dolayı öğlen yemekleri iptal olan; firmayla sorun yaşanıldığında aranıp bağırılan; ağzından çıkan her sözün kaydedildiği; yıllık izinleri ertelenen; işe başlama, molaya çıkma, yemeğe gitme zamanları kaydedilen; ve geç gelinen 1 dakikanın maaşından kesildiği; kulağında kulaklıkla 2 metre karenin dışına çıkamayan; ayağa kalkamayan, yanındaki ile sohbet edemeyen; genç, üniversite öğrencisi, yeni mezun; çağrı merkezinde 3 yılı doldurduğunda deli gözüyle bakılan, bazen delirmenin gerçekten sınırına gelen; sesini çıkaramayan, örgütlenemeyen, bir araya getirtilmeyen; belki de sizin de onlarca defa konuştuğunuz, hayatlarınıza bir telefon kadar yakın, ama çok uzağınızda…
Bizler daha iyi şartlarda çalışmak, emeğimizin karşılığını almak istiyoruz! Örgütlenmek, bir araya gelmek, sesimizi yükseltmek istiyoruz! Tüm haksız uygulamaların kaldırılmasını istiyoruz! Bizler bilinmek, tanınmak, haberdar olunmak istiyoruz!’
Asgari ücretle geçiniyorlar
Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Yürür, kısa bir süre önce kurulan derneklerine ilginin giderek arttığını söylüyor. Yürür, derneğe ilginin artmasının çağrı merkezlerinde çalışan kişilerin yaşadığı proplemlerden kaynaklandığını söylüyor. Çağrı merkezlerinde çalışan personelin boyun, kas, bel ağrıları, ses telleri ve işitme problemleri gibi sağlık proplemleri yaşadıklarını, stresli çalışma ortamı yüzünden bir personelin en fazla iki yıl çalışabildiğini, mola sürelerinin sınırlı olduğunu belirtiyor. Taşeron çalışan firmalarda bu sorunların daha da ağırlaştığını vurgulayan Yürür, çağrı merkezlerinde çalışan kişilerin sanıldığı gibi yüksek paralar almadığını söylüyor. Yürür, ‘Sektör genelinde ağırlıklı olarak asgari ücret ödeniyor. Kimisinde prim oluyor, kimisinde satış başına ek gelir. Öyle sanıldığı gibi iyi paralar alınmıyor’ diyor.
Çağrı merkezi çalışanlarının talepleri
‘Örgütlenme anayasal bir hak olarak var ama çalışanlar örgütlenemiyorlar’ diye konuşan Deniz Yürür, dernek olarak şu taleplerde bulunduklarını dile getiriyor: ‘Önceliğimiz iş saatlerine uyulması, mola sürelerinin uzatılması. Ayrıca çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini de söylüyoruz. Arkadaşlarımız çok gürültü ortamlarda çalışıyorlar. Bu da ister istemez pek çok sağlık problemleri ve strese yol açıyor. Örneğin kabinler arasında ses yalıtımı sağlayan araç-gereçler var. Keza iyi kulaklık sistemleri var. Avrupadaki çağrı merkezlerinde bunlar kullanılıyor. Ama ordaki araç gereçler bizde yok. Bizim firmalar işine geleni alıyorlar. Bu da sorunlara çözüm getirmiyor.’
ANF