spot_img
spot_imgspot_img
7.4 C
İstanbul
Çarşamba, 4 Aralık 2024

MUHTAR’ Basın Müşaviri İçin Ne Dedi

Seçtiklerimiz

Gazete polemiğinde yazısına gelen mektubu internet sitelerinden öğrenen Reha Muhtar, THY’nin Basın Müşaviri Ali Genç’e verdi veriştirdi yine!

 

Gözümden bir damla yaş süzüldü mail’i okurken…

Böyle insanların Türkiye’de hâlâ varolduğunu gördüğüm için…

O kişi bana “insanlığın, vatandaşlığın, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ölmediğini, hiç ölmeyeceğini gösterdiği” için…

THY bana açıklama gönderip, “Söylediğiniz gazetelerden Cumhuriyet hariç hepsi uçakta vardı, servis edildi…” diye yalanlamaya kalktığında, arkamda oturan iki hanımefendiden, gazete isteyen iri yarı bir beyden söz etmiştim…


***

THY’nin göz göre gerçekleri ters yüz edeceğini düşünmediğimden, uçakta seyahat eden o iri yarı beyefendiyi rahatsız edip ismini almayı aklıma bile getirmemiştim…

Dün gazeteye geldiğimde mail’lerime bakıyordum ki birinde konu başlığı olarak aynen şöyle bir ifade gördüm:

“THY uçuşundaki gazete olayının tanığı iri yarı bey :)”

Sonuna da aynen aktardığım gibi gülümseme notu eklenmiş mail’in…

Açtım dosyayı…

Aynen şöyle yazıyordu:

“Sayın Muhtar,

‘THY Paris uçuşunda yaşanan gazete olayı’ yazınızda sözünü ettiğiniz iri yarı adam benim…

İsmim Muzaffer Erdal Kılıç…

Gemi İnşaat Mühendisiyim…

Yıllarca üst düzey yöneticilikten sonra, artık bir yandan danışmanlık bir yandan da Gemi Mühendisleri Odası Genel Sekreterliği görevini yapıyorum…

O gün Med. Bio. Dr. olan eşimle 3C ve 3D koltuklarda oturuyorduk…

Yanımızda ülkemizin en büyük hastane grubunun amiral gemisinin medikal direktörü bir doktor hanım arkadaşımız vardı…

Arkamızda İTÜ’de profesörlük yapan ablam ve bir büyük uluslararası şirketin CEO’luğunu yapan eşi ve iki yetişkin çocukları vardı…

Grubumuzda ayrıca, çeşitli kademe ve hastanelerde üst düzey görevler yapan 6 doktor arkadaşımız daha vardı…

Bütün bunları şunun için yazdım…

Ali Genç efendinin, sizin doğru tespitinize cevaben seçtiği personeli şahit gösterme yolu eğer mubah ise, işte size başka muteber şahitler…

Haa diyebilirsiniz ki Reha Muhtar’ın şahide mi ihtiyacı var, elbette yok ve yazdıklarınız doğru, aynıyla vaki…

Ancak size sözde yollanan garip tekzibi okuyunca, hiçbir şey yapmadan oturmanın yanlış olacağını düşündüm ve bunları yazdım…

Değerli zamanınızı aldım, saygılar sunuyorum…

Muzaffer Erdal Kılıç…”


***

Açık söyleyeyim…

Zaman zaman mail’ler alırım…

“Aslanlar gibi yazıyorsun… Devam et…” der okuyucu, sonra altına imza yerine sahte olduğu anlaşılan soyadı bulunmayan tek bir isim yazar…

Ya da kimliği saklayan bir rumuz koyar…

Hiç etkilenmem bu elektronik postalardan…

Sana gaz verip “Aslansın, kaplansın, koçum” deyip adını bile saklayan okurdan, vatana, millete hayır gelmez…

Değil mi ki adını gizliyor, başıma bir iş gelir korkusuyla sevdiği yazara bile ismini göndermekten imtina ediyor, ondan kimseye bir hayır gelmez…

Muhtemeldir ki, başkalarına da başka türlü oportünistlikler, şaklabanlıklar yapacaktır o okuyucu…

İsmini gizleyerek gönderilen mail’lerde bir de hayasızca küfür edenler vardır ki, onlar küfrü bile cesaretle edemeyecek kadar, kendini gizleyen korkaklardır…

Üstünde bile durmam…


***

Ama bir de Muzaffer Erdal Kılıç gibi, helal süt emmiş, adam gibi adam, şerefiyle, onuruyla, namusuyla tertemiz yaşayan Cumhuriyet evlatları vardır…

Onlar siz bir şey istemeden, harekete geçerler…

Doğruyu söylerler, yalana, pisliğe, riyakârlığa pabuç bırakmazlar…

İnsanların haksız yere linç edilmesine müsaade etmezler…

Yanılıyorsunuz sevgili Muzaffer Erdal Kılıç…

“Bize Reha Muhtar’ın ihtiyacı yok” demişsiniz…

Size, eşinize, ablanıza onun ailesine, çocuklarınıza, doktor arkadaşlarınıza Reha Muhtar’ın çok ötesinde, bu vatanın bu Cumhuriyet’in ihtiyacı var…

Hepimizin hepimize ihtiyacı var…

Cumhuriyet’in her birimize ihtiyacı var…

YAŞASIN CUMHURİYET!!!


*****

MEÇHUL BİR MESLEKTAŞA NOTUMDUR:

Bu yazının altında, dünkü gazete yazına bir cevap verip, seni hedef göstermek istemedim…

Elbette yazına cevabım var ve sen aslında ne cevap vereceğimi çok iyi biliyorsun…

Ama bu cevabı vermeyeceğim, çünkü bu yazının altında o çok başka yerlere gider…

Allah kızının mutluluğunu daim etsin…


*****

ALİ GENÇ’E SÖYLEYECEKLERİM…

Kardeşim Ali Genç, Elbette Türk Hava Yolları’nda Basın Müşavirliği önemli bir görev, kurumun da çıkarlarını kollamak gerek…

Ama açıklamanda dediğin gibi “Türkiye’nin bayrak taşıyıcı bir şirketini yanlış bilgilerle suçlamamak gerek…”

Türkiye’nin bayrak taşıyıcı şirketini, üstünde Türkiye’nin bayrağını taşıyan laik Cumhuriyetçi gazetelerden mahrum etmemek de gerek…

O gün uçakta o gazeteler yoktu…

Ama yüzlerce mail geldi bana…

Gazetelerin bulunduğu THY uçaklarında bile, bu saydığım gazeteler tek tük bulunabiliyor ve genelde yolcular istediğinde hemen bittiğinden kalmamış oluyor…

Genel Müdür Temel Kotil Beyefendi…

Kızıma söylüyorum gelinim sen anla mealindedir Ali Genç kardeşime söylediklerim…

Ona söylüyorum, siz anlayın niyetine…

Birbirimizi aldatmayalım…

Görevimizin gereğini yapalım…


*****

İHMALİ OLAN İŞKENCE YAPAN DEVLET MEMURU TAZMİNAT ÖDEYECEK…

Danıştay’ın verdiği kararla “devrim” dediğiniz şey esas şimdi gerçekleşiyor…

Hem de özgür, demokrat, insan haklarına ve sivilleşmeye yol açacak devrim…

Ne diyor Danıştay 5. Dairesi kararında:

“Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal ve tedbirsizliği sonucu idare bir zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından ödenmesini idare istemezse bile vatandaşlar isteyebilecek…”

Bergamalı 10 yurttaş, yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruyor…

Mahkeme Türkiye’yi 30 bin euro tazminata mahkûm ediyor…

Kim ödeyecek bu parayı?..

Pek tabii ki Hazine…

Yani vatandaşın mağduriyeti yine vatandaşın vergileriyle, Hazine yoluyla ödenmiş oluyor…


***

Parayı Hazine ödeyince görevde ihmali olan devlet memuru, genel müdür, müsteşar, bakan herhangi bir şekilde etkilenmiş oluyor mu?..

Hayır…

O zaman devlet memurları üzerinde “ihmal” suçunun bir yaptırımı var denilebilir mi?..

Hayır…

İşte şimdi o yaptırım ortaya çıkıyor sevgili okuyucular…

Mahkeme, 1998 yılından bu yana başbakandan bakanlara, çevre, orman ve sağlık müsteşarlarına kadar bütün yetkilileri Bergama olayının 30 bin euro’luk tazminatının sorumlusu olarak kabul etti…

Sıkıysa, artık keyfi uygulamalar yapılsın bakalım…

30 bin euro tazminatı cepten ödemek var işin sonunda…

Üstelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitme hakkı da mevcut vatandaşlar için…

Demokratik devrim sadece türban diyerek gelmiyor bir topluma arkadaşlar…

Esas böyle Danıştay kararlarıyla, bürokrasinin antidemokratik egemenliği kırılıyor, sivilleşme başarılıyor…

Helal olsun öncelikle Danıştay 5. Dairesi’ne…

Şimdi kasta, kusura, görevin ihmaline, ya da işkenceye…

Önce pamuk eller cebe!..

İlgili Makaleler

- Corendon -spot_img

Son Dakika